Kurum içi Girişimcilik

Uzun bir süredir iş dünyasının gündeminde girişimcilik, inovasyon, start-up gibi kavramları sık duyar olduk.

Globalde yapılan araştırmalar; bundan 60 yıl öncesine kadar bir şirketin S&P 500 listesinde kalma süresinin 61 yıl iken, 1995’te 29’a, 2017’de ise 22 yıla kadar düştüğünü gösteriyor. Diğer yandan Deloitte tarafından yapılan bir araştırmaya göre 1955’te Fortune 500 listesinde yer alan şirketlerin %88’nin 2015 itibarıyla mevcut olmadığını gösteriyor. Bu şirketler nereye gitmiş olabilir derseniz de; kiminin birleşme ve satın almalar yoluyla ortadan kalktığını çoğunun da iflas ettiğini söyleyebiliriz. Tabii bu oranı sıfırlamak mümkün değil, ancak bu yüksek oranı azaltabilmek için yeni yönetim araçlarının olduğunun da bilinmesi gerekiyor.

Özellikle son yıllarda benzer işleri yapan şirketlerin çoğalması ve buna bağlı rekabetin de artmasıyla birlikte “farklılaşmanın” şirketler için olmazsa olmaz bir bakış açısı olduğunu görüyoruz.

Farklılaşma konusunun içi ise oldukça dolu bir kavramdır.  Farklılaşma, özellikle ‘Stratejik Yönetim’in en önemli konularından olup, stratejik konumlandırmada çok önemli bir yere sahiptir.

Kurumların farklılaşmak içinse son dönemlerde şirketlerin seçtiği en önemli yöntemin inovasyon (yenilik) olduğunu görüyoruz. Her ne kadar dünyanın en büyük şirketlerinde inovasyon konusu bir yönetim aracı ve kültür haline gelmiş olsa da, bizim gibi ataerkil, yukarıdan aşağıya doğru komutla yönetilmeye alışık, büyüdükçe sorgulama kabiliyetini yitiren toplumlar için yenilikçiliğin arzu edilen noktada olmadığını söylemek gerekiyor.

Diğer yandan bugün adına Z kuşağı dediğimiz yeni jenerasyonların da iş dünyasından beklentileri ebeveynleri veya abi/ablalarından oldukça farklı. Birçok araştırma yeni jenerasyonlar (Y ve Z) için maaşın birinci planda olmadığını gösteriyor  Bu jenerasyonların değer verdiklerine baktığımızda ise görüşlerinin alınması, kendisine değer verilmesi ve fikirlerinin hayata geçirilmesi olduğunu gözlemliyoruz.

Özetle, bugün genç yetenekler, etrafı kurallarla çevrili kurumsal yapılarda çalışmak istemiyor. Diğer yandan start-up kavramının çok konuşulması, dünyada ve ülkemizde bazı girişimcilik ekosistemlerinin kurulması, Mark Zuckerberg gibi genç yaşta milyarder olmuş rol modellerin de etkisiyle ülkemizdeki gençler daha üniversite çağlarındayken girişim yapma, hayalindeki işi iş modelle geliştirme, bir start-up’ın parçası olma veya kendi işini kurma gibi eğilimlerde olduğunu görüyoruz.

Adına, tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir girişim denilen start-up kavramı ülkemizde son dönemlerde çok fazla konuşulur oldu. Genç yetenekler, hayallerindeki işi yapabilmek veya proje fikirlerinin hayat bulması için start-up ekosistemlerinde vakit harcıyor.  Özellikle kurumsal olgunluğu ilerlemiş kurumlarda bürokrasi ve hantallıktan dolayı kaybettiği çevikliği start-up’lar gibi yenilikçi projelerde aramayı tercih ediyor.

Girişimciler Neden Başarısız Oluyor?

Adına start-up, yenilikçi girişim veya genç girişimcilik diyelim, bugün bunların başarı oranı ülkemizde kayda değer bir seviyede değil. Yenilikçi iş girişimlerinin başarısız olmasındaki bazı nedenler “neler olabilir?” diye düşünürsek, işte bunlardan bazıları:

  • Girişimcinin fikri çok değerli olsa bile bu fikrin ticarileşmesi için gerekli kaynağa ulaşmada yaşadığı zorluk,
  • Girişimcinin iş fikri veya projenin stratejik konumlandırma ve stratejik plan hazırlama konusundaki deneyimsizlikleri,
  • Girişimcinin fikir veya projesine yönelik mevcut pazar ve rekabet noktasında yeterli bilgiye sahip olmaması,
  • İşletme yönetimi, finansal yönetim, yatırım yönetimi gibi genel yönetim ilkeleri gibi iş ve ekip yönetimi konularda sınırlı deneyime sahip olma,
  • Girişimcinin fikir veya projesine yatırım yapacak yatırımcılarla buluşma platformlarının azlığı,
  • Kimi zaman fikir sahibi-yatırımcı eşleşmesi olsa bile fikri haklar noktasında hukuksal açık alanlara da bağlı olarak etik dışı yaklaşımlar gibi olumsuz durumlarla karşılaşmak,
  • Girişimcinin fikir veya projesine yönelik belirsizliklerle başa çıkamama veya riskleri önceden öngörememe,
  • İşletmeyi büyütürken maddi kaynakların yetersizliği veya kaynakların doğru bir şekilde tahsis edilememesi.

Her ne kadar gerek şirketler gerekse yenilikçi fikre sahip girişimci adayları ciddi bir eşleşme sorunu yaşasa da, buna alternatif bir girişimcilik modeli daha olduğunu söyleyebiliriz: Kurum İçi Girişimcilik (İç Girişimcilik).

Kurum İçi Girişimcilik (Intrapreneurship) Nedir?

Kurum içi girişimcilik, girişimciliğin temel bakış açısıyla donatılmış bir modeldir. Kurum içi girişimci de tıpkı girişimci gibi yenilikçi, yeni fırsatları kovalayan, yüksek getiri hayalinde olan özelliklere sahiptir.

Kurum içi girişimci; start-up veya yatırım alarak veya kendi şirketini kurarak fikrini hayata geçiren değil, bir kurumda çalışırken fikrine çalıştığı kurumun yatırım yapması anlamına geliyor.

Özellikle kurumun hedef ve stratejilerini bilmesi ve buna yönelik fikir üretmesi ve bu fikre de kurum yönetiminin yatırım yapmasıyla hayat bulan bu yönetim modeli, son dönemlerde özellikle global arenada birçok şirket tarafından kullanılmaya başladı. Bazı araştırmalara göre, çok uluslu şirketlerin %28’inin iç girişimciliği teşvik eden politikalar geliştireceği ve buna yönelik gereken yapı ve sistemlerin kurulmasını destekleyeceğine dair sonuçların varlığından bahsedebiliriz.

Örneğin dünyanın dev şirketlerinden Google, kurum içi girişimciliği destekleyenlerin başını çekiyor. Bugün çoğumuzun kullandığı gmail ürünü kurum içi girişimcilik örneği olarak bilinmekte. Aynı zamanda Google’ın, bunun bir yönetim kültürü haline gelmesi için çalışanlarının, bireysel projelerini takip etmek için zamanlarının % 20’sini buna harcamalarına izin verdiği aktarılmakta.

Diğer bir örnek ise farklılaşma stratejileri ile ön plana çıkan ve elli binden fazla patentli ürünü olan 3M firması da çalışanlara kendi projelerini oluşturma konusunda belirli özgürlükler tanımakta olduğu bilinmektedir.  Öyle ki literatüre baktığımızda iç girişimcilik noktasında 3M firmasının 40 yıl önce geliştirdiği post-it ürünün iç girişimciliğe örnek olarak anlatıldığını görüyoruz. Aktarılanlara göre 3M çalışanlarından Spencer Silver ve Art Fry ismindeki iki kimyager, 1968’de hafif ve sökülüp yeniden yapıştırılabilen bir yapıştırıcı icat etmiş, fakat onu en iyi şekilde nasıl kullanacağından emin olamamış. Buluşunu yaptıkları bu yapışkanın faydalarını çalışma arkadaşlarına açıklamışlar fakat gerekli desteği görememişler. Daha sonra Art Frey, kilise ziyaretleri sırasında yer işaretlerinin sürekli düştüğünü fark etmiş ve bunun önüne geçmek için kağıtları duvarlara yapıştırmaya karar vermiş. Böylelikle bugün hepimizin kullandığı post-it’in doğuşunda kritik bir rol oynamış.

Benzer şekilde 1994 yılında Sony çalışanı Ken Kutaragi’nin iç girişimsel çabası, Sony Play Station’ın geliştirilmesini ve başarılı bir şekilde pazara sürülmesini sağlamıştır. Günümüzde ise fotoğraf arşiv devi Shutterstock yönetimi, çalışanlarına 24 saat boyunca girişimci gibi düşünme ve şirketin gelişimi için fikirler bulmayı desteklediklerini dile getirmekte ve yenilikçi fikirleri desteklemek için yılda  bir “hackathon” etkinliği düzenlediklerini aktarmaktadır.

Sayıca az da olsa Türkiye’de kurum içi girişimcilikle ilgili örnek bazı projelerden bahsedilir. Bunlar birisi de, Aygaz şirketinin Aykargo projesidir.  Aygaz, 2016 yılında, çalışanlarının yenilikçi ve yaratıcı fikirlerini paylaşabilmeleri ve paylaşılan fikirlere katkı sunabilmeleri amacıyla interaktif bir platform olan Aythink Fikir Toplama Platformu’nu devreye sokmuş. Aythink platformundan çıkarak ticarileşen uygulamalardan bir tanesi Aykargo olmuştur. Aykargo ile Aygaz’ın mevcut geniş müşteri ağı avantajı, özellikle e-ticaret sektöründe dağıtım ve teslimat hizmeti alan müşterilerin sorunlarına çözüm olabilecek bir iş modeline dönüştürülmüştür. İlk etapta dört ilçedeki üç bayi ile pilot olarak başlayan proje, zamanla İstanbul çapındaki 39 ilçeye yayılmıştır. Şirketten yapılan açıklamada, Aykargo projesiyle kargo teslimat noktasındaki müşteri memnuniyetinin arttığı, Aygaz ve bayilerinin de ek gelir elde ettiği ifade edilmiştir (www.startup.capital.com.tr, E. T.: 29.01.2022).

Kurum İçi Girişimcinin,  Klasik Bir Girişimciye Göre Avantajları Neler?

Kurum İçi Girişimci,

  • Çalıştığı şirketin finansal imkanlarını kullanır. Fikir veya proje, şirketi tarafından fonlandığı için fikrine yatırımcı aramak için çaba sarfetmez.
  • Mevcut şirketin ürün, hizmet veya süreçlerine yönelik kafa yorduğu için pazar bilgisi eksikliği veya rekabeti kestirememe gibi zayıflıklarla karşı karşıya değildir.
  • Kariyerini etkileyecek yüksek seviyede bir risk almak durumunda kalmaz.
  • İş fikrinin başarılı olması durumunda çalıştığı kurumun imkanlarını kullanmış olur.
  • Başarısız olursa maddi ve manevi hasarlar almamış olur.

Kurum İçin Girişimcilik Kültürü İçin Gerekenler

Kurum içi girişimciliğin bir yönetim aracı olarak hayat bulması için en önemli görev, yine kurum liderlerine düşmektedir. Buna göre kurum içi girişimciliğin bir yönetim kültürü haline gelmesi için şirket yönetimi;

  • Kurum içi girişimciliği rekabet avantajı sağlayacak stratejik bir yönetim aracı olarak görmelidir.
  • Kurumun stratejik planlarına kurum içi girişimiciliği stratejik amaç olarak atamalıdır.
  • Yetenekli çalışanları şirkete çekmek veya yenilikçi fikirlere sahip çalışanları kaybetmemek için bir yetenek yönetimi aracı olarak kullanacağının farkında olmalıdır.
  • Yeni fikirlere destek vermeye yönelik yönetsel liderlik özellikleri sergilemelidir.
  • Kurum içi girişimcilik için gereken bütçeler tahsis ederek, uygun düşen yapı ve sistemleri kurmalıdır.
  • Şirketteki farklı düşünen insanları bir zenginlik olarak görmelidir.
  • Yenilikçi düşünmeye yönelik gerekli organizasyonel yapılanmaları hayata geçirilmelidir.
  • Kurum içi girişimciliğe geçişi süreli bir proje veya sadece “fikir toplama tiyatrosu” olarak değil, yönetim kültürü haline gelmesi için çaba sarfetmelidir.
  • Başarılı olan iş veya girişim fikirleri ödüllendirilmeli, yaratıcı düşüncenin teşvik edilmesine yönelik gereken tutum ve davranışları sergilemelidir.
  • Başarısız olan yenilikçi fikirler veya işler eleştirilmemeli, sonraki çalışmalar için bir tecrübe olarak değerlendirilmelidir.
  • Çalışanların yenilikçi ve yaratıcı düşünme yetkinliklerinin gelişimi için gereken eğitim ve gelişim faaliyetine odaklanmalıdır.

Kurum içi girişimcilik; sadece farklılaşma stratejileri izlemek isteyen kurumlar için değil rekabette güçlü olmak, verimlilik ve karlılık açısından fark yaratmak isteyenler için de önemli bir yönetim aracıdır. Kurum içi girişimcilik aynı zamanda stratejik hedeflerin hayata geçmesinde, yeteneklerin elde tutulmasında ve inovasyon yönetiminde önemli bir rol üstlendiği de bilinmelidir.

Son olarak, kurum içi girişimcilerin standart çalışan profillerine göre eleştirel düşünme, statükoyu sorgulama, bürokratik yönetim içerisinde çalışamama gibi özelliklere sahip olma gerçekliği kabul edilmeli ve bu özelliklere sahip kişilere gerekli desteklerin verilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.

Dr. Kamil BAYAR

www.kamilbayar.com