Soru şu: CEO nasıl olunur?

Her ne kadar iş dünyasının gerçekleri okullarda anlatılanlar gibi olmasa da, gerek okuduğu bölümün popüler olması, gerekse akademisyenlerin verdiği “sınırsız gazla” iş hayatına yeni başlamış bir gencin yaşamış olduğu bir anekdotu paylaşarak yazıma başlamak istiyorum.

Bu gencimiz, iyi bir mühendislik eğitimi aldığına inanır. Özgüveni oldukça yüksek ve iş dünyasının ona ihtiyacı olduğu algısıyla, kendisinin kırmızı halılarla beklendiğini düşünür. İşe girdiğinin daha ilk aylarında şirketin İnsan Kaynakları Müdürü ve tecrübeli bir yönetici gurubun içinde olduğu şöyle bir konuşmaya şahit olur.

Konuşmada şirketin İnsan Kaynakları Müdürü, bu genç mühendise odaklanarak bir hikayeden bahseder;

Adamın biri balona binmiş ve uçarken yolunu kaybedip bilmediği bir yere doğru sürüklenmeye başlamıştır. Balon aşağıya çok yaklaştığı bir sırada bir binanın tepesinde birini görür ve sorar:

– Kayboldum! Nerede olduğumu söyleyebilir misiniz?

– Bir balonun içinde uçmaktasın ve yerden yaklaşık 20 metre yüksektesin! Der tepedeki adam. Balondaki adam da;

– Siz mühendis olmalısın!

– Evet! Nereden anladınız? der binanın tepesindeki adam. Bunun üzerine balondaki adam;

-Söylediğiniz her şey %100 doğru fakat verdiğiniz bilgiler hiç bir işeme yaramıyor!

Bu konuşmaya şahit alan genç mühendis sizce zihninden neler geçirmiştir? Mühendisliği o an için nasıl bir yere konumlamıştır? Yetersiz tecrübesiyle; “acaba mühendis olmasaydım da başka bir bölüm mü okusaydım” diye kendisine sormuş mudur?

Özellikle öğrenciler ve iş hayatına yeni adım atmış genç beyinler; üst düzey yönetici olmayı, hatta bir şirkette “CEO nasıl olunur” cevabını çok merak ederler. Ülkemizde çok fazla örneği olmadığı için gelişmiş ülkelerdeki büyük şirketlerin CEO biyografilerini, kariyer adımlarını ve tavsiyelerini yakından takip ederler. Bu konunun ne kadar popüler olduğunu anlamanız için herhangi bir kitap perakendecisine girerek “CEO Olmaya Giden Yol” kitabının satış performansına bakmanızı tavsiye ederim (Bu arada o kitabı okudum, tavsiye etmiyorum!). Tabi yine bu konulara odaklanmış çok satan bazı kişisel gelişim kitaplarından bahsetmiyorum bile!

Gerçek manada bir CEO’nun hangi bölüm mezunu olduğunu hiç düşündünüz mü? Cevabınız evet ise bu araştırma sonucu tam size göre!

Harvard Business Review’ın dünyanın en başarılı 100 CEO’su üzerine yaptığı bir araştırmaya göre, CEO’ların %24’ü mühendislik derecesine sahip. Bu CEO’ların %29’u ise MBA yapmış. Hem mühendislik eğitimi almış hem de MBA yapmış CEO’ların oranı ise %8’lerde.

Sizce neden zirveye tırmanan CEO’ların önemli bir bölümü mühendislik derecesine sahip?

Bu gerçeği genelde şu şekilde açıklıyorlar: Mühendislik bakış açısı; neyin işe yarayıp yaramadığını anlamaya, hangi bilgiye nasıl ulaşılacağını sistemli bir şekilde yapmaya zorladığı için bu yetenek, yönetim işinde de oldukça işe yarıyor. Bu gerçeğin farkına varan şirketler, özellikle üst düzey yöneticilerinde yönetsel yeteneklerin yanı sıra analitik bakış açısı ve sistemli çalışma gibi yetkinlikleri de arıyorlar. Durum böyle olunca, kendisini yetiştirmiş ve mühendislik eğitimi almış kişiler ön plana çıkabiliyor.

Evet, mühendislerin mantıklı çözümler geliştirebildiği ve çoğu zaman güçlü teknik yetenekleri olduğu bir gerçektir. Fakat, yaratıcılık veya duygusallık gerektiren bazı konularda zayıf olduklarının da hatırlanması gereken önemli bir nokta olduğunu da düşünüyorum.

Bu görüşe hiç katılmasam da; gerek “ülkeyi bu hale mühendisler getirdi (olumsuz manada)” görüşü, gerekse mühendisliği tam olarak anlayamamızdan ve içselleştirmemizden kaynaklı kimi zaman mühendislere haksızlık yapabiliyoruz. Hele bir de bu bakış açısına sahip kişi, şirketin yeteneklerini, insan kaynağını yöneten birisi olursa! İşte durum o zaman çok daha vahim.

Bu yazımda, mühendislik eğitimi almış kişilerin diğerlerinden daha üstün olduğu savını kesinlikle ortaya atmıyorum. Elbette ülkenin kültürüne, yapılan işin doğasına, kurumların olgunlaşma seviyesine göre değişkenlik gösteren yönetim modelleri uygulanabilir. Ama şu da bir gerçek ki;

Başarılı şirketler yeteneklerini “rekabet üstünlüğü yaratacak bir değer” olarak görüyorlar. Bu yetenekler arasındaki potansiyelli kişilere; MBA, yöneticilik veya liderlik programları gibi seçenekler sunarak şirketlerini başarıya ulaştırmak için çaba sarfediyorlar.

Umarım biz de bir gün, “o” ya da “bu” okul mezunu, veya “o” ya da “bu” kişinin referanslısı hatasından kurtulur ve gerçek yeteneklere odaklanırız.

Eğer başarılı uygulamalara bakıp ders almazsak, hiç kusura bakmayın ama! üçüncü dünya şirketleri liginde top koşturmaya devam ederiz.

Bu arada, yazının başındaki genç mühendisin kim olduğunu tahmin edeceğinizi düşünüyorum:)