Son dönemlerde dünyanın ağzından düşürmediği ve rekabet edebilmenin en önemli argümanlarından biri kabul edilen ‘inovasyon’ dan bahsedeceğim.

Öncelikle inovasyonu tanımlayarak işe başlamak istiyorum. Oslo kılavuzunda belirtildiği haliyle, inovasyon; “yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin ya da iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır”. Tanımdan da ANLAŞILMADIĞI gibi inovasyon, özünde ‘yeni’ ye odaklanılmış gibi görünüyor. Tabi yeni denilince akla “Hangi yeni?” sorusu geliyor. Bunu daha iyi anlamak için halen en faydalı inovasyon örnekleri arasında gösterilen bisikleti düşünelim.

  • 1492 yılında Leanorda Da Vinci’nin karalaması diye olarak ortaya atılan ve kimin icat ettiği tam olarak bilinmeyen ilk bisiklet acaba yeni bir şey midir?
  • Ya da daha sonra evrilip gelişen ve vitesler takılıp kullanımı kolaylaştırılan bisiklet yeni midir?
  • Peki güçlü bir araba üretim know-how’una sahip Audi gibi bir firmanın çıkarmış olduğu elektrikli bisiklet yeni midir?
  • Peki ya tasarımı tamamlanmış ama rekabete de bağlı henüz piyasaya sunulmayan bisiklet modelleri yeni midir?

Bu noktada inovasyonu sadece ‘yeni’ kavramına indirger ve basitleştirsek bu terimin özüne haksızlık etmiş olabiliriz.
İnovasyonun inovasyon olması için bilinmesi gereken en önemli özelliklerinden biri, ortaya çıkarılan ürün ya da hizmetin değiş tokuş edilebilir olmasıdır. Yani inovasyon temelli ortaya çıkarılan ürün ya da hizmete müşteriler para verip alabilmeli ve buna bir değer atfedilmelidir.

Bir çok alt dalı olmakla birlikte gerçekte inovasyonun dört ana boyutundan bahsedilir1[1]. Bunlar;

Dönüşümsel İnovasyon
İnovasyonun büyük büyük babası olarak tanımlanır. Kuşaktan kuşağa etkisi devam ettiği için bir devrim ve onun devamı şeklinde düşünülür. Bunu ayırt edebilmenin en kolay yolu, “Bu inovasyon insanların hayatından çekip alındığında hayat duruyor mu?” sorusunu sormaktır. Bu sorunun cevabı “evet” ise bu dönüşümsel bir inovasyondur. Elektrik ve internet buna verilebilecek en basit örneklerdir.

Pazar İnovasyonu
Bu inovasyon şekli ise yeni müşteriler bulmanın bir yoludur. Mevcut olan ürün ya da hizmette yenilikler ortaya çıkarmaktır. Bu inovasyon türüne verilebilecek en güzel örneklerden biri 1900’lerin başında Henry Ford önderliğinde orta çıkarılan Ford T model araçtır. Bilindiği üzere bu araç daha fazla sayıda üretim yapmak için tek renk üretilmiş ve daha hızlı kuruduğu için siyah renk tercih edilmiştir.
Belirli bir süre sonra siyah renk istemeyen tüketiciler ortaya açıkmış ve bu ihtiyaca cevap vermek için General Motors’un üretmiş olduğu rengarenk Chervrolet araçlar piyasaya çıkarılmış ve yeni bir müşteri kitlesi ortaya çıkmıştır.

Kategori İnovasyonu
Dönüşümsel inovasyon devrimsel nitelikteyse bu inovasyon modeli de evrimseldir. Bu inovasyon modelinin en önemli ayır edici noktası, icat edilmiş veya kullanılan bir ürünün fonksiyonlarını radikal bir şekilde değiştirmek yani evrimleştirerek kullanıma sunmaktır. Buna verilebilecek en basit örnek; Apple firmasının piyasaya sunduğu tuşları olmayan ve dokunmatik ekran şeklinde kullanılan iphone’dur.

Operasyonel İnovasyon
“Nasıl daha iyi” cümlesiyle başlayan ve bir adım öteye götürülmek istenen işlerin tümünü kapsayan bir inovasyon türüdür. Bu tür inovasyon; proseslerin etkin ve verimli yönetilmesi, karlılığın artırılması, maliyetlerin düşürülmesi, operasyonların mükemmelleştirilmesi amacıyla atılan adımların veya yaklaşımların tümü diye de tanımlanabilir. Bu inovasyon türünün en güzel örneği, dünyanın en büyük tekstil perakendecilerinden olan ZARA ‘dır. Bu firmayı rakiplerinden ayıran en belirgin özellik nedir? Tabi ki birçok şey söylenebilir fakat temelde operasyonlarını çok hızlı ve verimli bir şekilde yönetebilmek, satışa sunduğu ürünlerini tasarım süreci de dahil olmak üzere rakiplerinden daha hızlı bir şekilde mağazasına ulaştırabilmek ve tedarik zinciri yapısını yönetebilmektir.

Artan rekabet koşullarında inovasyonun önemi gerçekten çok arttı. Dünyanın en güçlü telefon markalarından Nokia’nın durumunu düşünelim. Firma 2000’lerin başından beri her yıl ciddi oranda büyürken ve dünya mobil telefon pazarına yayılma stratejisi izlerken hiç beklemediği bir anda karşı karşıya kaldığı dokunmatik telefon teknolojisine hazırlıksız yakalanması kendisinin sonunu getirdi. Firma her ne kadar bu değişime sonradan adapte olmaya çalışsa da artık çok geçti ve bizim tabirimizle ‘Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti’. Tabi çetin şartlarla elde edilmiş güzelim pazar payları başka markalara kaptırılmıştır bile.

Nokia örneğinin çok bilindik ve ibretlik bir örnek olduğunu düşünüyorum. Bir çok firma tıpkı Nokia’nın bir zamanlar yaptığı gibi şuan ürün ya da hizmetlerine çok güveniyor olabilir. Fakat her şey o kadar hızlı değişiyor ki, bu değişimi okuyamayanlar arkada derin izler bırakarak yok olup gidebiliyor.
Yenilenmeye, ürün ya da hizmetlerinizi yenilemeye ne dersiniz? Cevabınız “evet” ise bu hayali gerçekleştirmek için inovasyon yaklaşımı size yol gösterici olacaktır.

[1] Jane Stevenson, Bilal Kaafarani, “Sürüden Ayrılmak”

Resim, Zihni Sinir Paylaşımlarından